Selenyum elementini, İsveçli kimyager Berzelius 1817 yılında keşfetmiştir. Bu elementin insanoğlu için neler ifade ettiği 1957’ye kadar pek bilinmedi, sonları ise vazgeçilemez bir mikro element olarak kabul edildi. Selenyum, çok düşük konsantrasyonlarda, yani mikrogram ölçüsüyle kullanılmaktadır. www.eesom.com/go/FLAGX01X6ADFQY4N6VWQJPUK0B6XHIVV
Selenyum, insan bedeninin yaşamsal faaliyetler için kullandığı bir mikro elementtir ve bu elemente bedenimizde çeşitli proteinlerin yapı taşı olarak; hücrelerin korunması, tiroit hormonlarının işlevlerini yerine getirmeleri, bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi ve erkeklerde üreme işlevinin çalışması için ihtiyaç duyulur. Ne var ki insan bedeni mikro elementleri kendisi üretemez, bunları düzenli olarak gıda, içme suyu ve solunan hava yoluyla karşılamak zorundadır.
Selenyuma vücutta çeşitli proteinlerin yapı taşları olarak ihtiyaç duyulur. Her bir proteinin bileşeni olan selenyum, vücut hücrelerini bazı maddelerin zararlı etkilerine karşı korur. Aksi takdirde bu söz konusu maddeler vücut hücrelerini yıkıma uğratabilir ya da DNA’ya zarar vererek genetik yapıyı bozabilir. Yapısal bozukluğa uğramış hücreler, bedenin izni ve talebi olmadan istedikleri kadar çok bölünebilir, bunun sonucunda da halk arasında kanser olarak bilinen, kötü huylu tümör hastalıkları meydana gelir. İşte bu bağlantıdan yola çıkılarak, selenyumun yalnızca hücreleri yapısal bozukluğa karşı korumakla kalmayıp aynı zamanda bazı kötü huylu tümörlerin gelişmesine karşı da bir koruma sağladığı tahmin edilmektedir.
Selenyum ihtiyacımız ne kadardır? Selenyum nelerde bulunur?
Vücudun ihtiyaç duyduğu selenyumdan yoksun kalmaması için, her gün gıda yoluyla selenyum alınması zorunludur. Vücudun günlük selenyum ihtiyacı yetişkin kişilerde yaklaşık 0,03 ile 0,07 miligram arasındadır.
Dünyanın çeşitli yerlerindeki toprakların selenyum içerikleri birbirlerinden farklıdır. Bazı ülkelerin toprakları selenyumdan yana fakirdir ve bu topraklar üzerinde yaşayan ve bunlardan beslenen hayvanlardan elde edilen gıda ürünleriyle, bu topraklarda yetişen sebze ve meyveler düşük miktarlarda selenyum içerirler. Gıda ürünleri arasında nispeten daha fazla miktarda selenyum içerenler balık, et, karaciğer, yumurta, mercimek, kuşkonmaz ve tahıl ürünleridir. Bunları tüketerek kazanılan dengeli bir beslenme alışkanlığıyla vücudun günlük selenyum ihtiyacı karşılanabilir.
Selenyumun gerektiği miktarlarda alınamamasının nedenleri, yetersiz ya da hatalı beslenmedir. Yetersiz beslenme söz konusuysa, vücutta bulunan bütün besleyici maddelerde eksiklik var demektir; yani vücudun ihtiyacı gıda yoluyla karşılanamamaktadır. Hatalı beslenmede ise seçilen gıda çeşitliliği aslında yeterlidir, ancak mikro elementlerden fakir bir gıda kombinasyonu yapıldığı için, vücuda gıda yoluyla yeterince selenyum girmemiş ve selenyum eksikliği ortaya çıkmıştır. Yetersiz beslenme, özellikle gelişmekte olan ülkelerde çok yaygındır. Gelgelelim sanayileşmiş ülkelerde de hatalı beslenme görülebilir; bu durum özellikle tek yönlü diyetler ya da hayvansal gıda alımından tümüyle uzaklaşılan vejetaryen beslenmede karşımıza çıkar. Sanayileşmiş ülkelerde ayrıca yukarıda sözü edilen yetersiz beslenme, özellikle çok erken doğmuş çocuklarda ve alkol bağımlılıkları nedeniyle dengeli beslenemeyen yetişkinlerde görülür.
Mide – bağırsak sisteminde meydana gelen çeşitli hastalıklar, alınan gıdalardan vücudun ihtiyaç duyduğu miktarda selenyum emilimi gerçekleştirmesini önler.
Bunun dışında çeşitli koşullar vücudun selenyum ihtiyacını arttırabilir. Bu hastalıklardan bazıları belirli kanser türleri ve böbrek rahatsızlıklarıdır ve bu hastalıklar kanın süzülmesini, yani hemodiyalizi gerekli kılar. Bu koşullardaki kişiler gıda yoluyla sağlıklı kişilerden daha fazla selenyum almazlarsa, selenyum eksikliği baş gösterir.
Selenyum eksikliğinin yol açtığı şikâyetler şöyle sıralanabilir: Tırnak yapısı değişir; cilt solgunlaşır, incelir ve pul pul olur; saç rengi açılır; karaciğer fonksiyonları bozulur; kaslar zayıflar, kas yapısı bozulur; kalp kasları zayıflar; hipotiroidi ve buna bağlı olarak tiroit hormonlarında azalma ve vücut bağışıklık sisteminde zayıflama meydana gelir, bu da virüs ve çevresel zehirler gibi hastalık yapıcı maddelere karşı vücut direncinin azalması anlamına gelir. Selenyum eksikliğinde ayrıca eklem rahatsızlıkları, erkeklerde kısırlık ve çocuklarda boy uzamasında aksamalar görüldüğü belirtilmektedir. Bilimsel araştırmalarda, selenyum eksikliğinin bunların dışında yüksek tansiyon ve çeşitli kalp hastalıklarından sorumlu olduğu ve halk arasında kanser olarak bilinen kötü huylu tümörlerin oluşumunu sıklaştırabildiği belirtilmektedir.
Doktor hastayla karşılıklı görüşmesi ve yaptığı muayene sonucunda selenyum eksikliğinden kuşkulanırsa, hastadan alınacak kandaki ve alyuvarlardaki selenyum düzeyinin ölçülmesiyle bu kuşkusunu doğrulatabilir.
Nedeni henüz bilinmeyen selenyum eksikliğinin, daha detaylı tetkiklerle araştırılması gerekir. Doktor ayrıca, söz konusu kişinin selenyum eksikliği dışında kanında başka bir besin maddesi eksikliği de bulunup bulunmadığını araştıracaktır. Çünkü selenyum eksikliğine genelde E vitamini eksikliği de eşlik eder.
Selenyum eksikliği tedavisinin seyrini, eksikliğin nedeni belirler. Mümkün olabildiğince bu nedene yönelik bir tedavi uygulanmalıdır. Yetersiz ya da hatalı beslenme sonucu vücuda yeterince selenyum giremiyorsa ya da selenyum eksikliğinin nedeni vücudun bu maddeye daha çok ihtiyaç duyuyor olması ise, organizmaya talep ettiği miktarda selenyum girebilmesi için, beslenmenin bu gereksinimler doğrultusunda düzenlenmesi ya da selenyum tabletleriyle desteklenmesi gerekir.
Selenyum emilimi gereğinden fazla olursa, selenyum fazlalığı, diğer tanımlarıyla selenyum zehirlenmesi, selenyum toksikasyonu ya da selenosis meydana gelir. Böyle bir selenyum fazlalığının dengeli beslenmeyle oluşması pek mümkün değildir. Ancak selenyum tozu solunması ya da sindirim sistemi üzerinden aşırı miktarda selenyum hapları alınması selenyum zehirlenmesine yol açabilir. Bu nedenlerle meydana gelmiş bir selenyum zehirlenmesinde nefeste sarımsak kokusu duyulur, ayrıca yorgunluk, kusma, ishal, tırnak yapısında değişiklikler, saç dökülmesi ya da sinirlerin zarar görmesi nedeniyle duygu değişimi görülür. Selenyum fazlalığı, karaciğer ya da kalp dokusuna öylesine ağır zararlar verebilir ki, karaciğer ve kalp işlevlerini yeterince yerine getiremez olurlar. Karaciğer dokusunun bu ölçüde zarar görmesine tıpta karaciğer sirozu, kalbin zarar görmesine ve kalp fonksiyonlarının bozulmasına kalp yetmezliği denir. Zehirli selenyum, solunum yolları üzerinden alınıyorsa, gözler, burun ve solunum yolları tahriş olur, söz konusu kişiler nezle, öksürük ve soluk almakta zorlanmaktan yakınırlar. Selenyum cilt ve mukozayla temas ettiğinde, bu organlara da zarar verir. Cildin ve mukozanın zarar gördüğü, başka belirtilerin yanı sıra cildin kabarmasıyla kendini gösterir.
Selenyumun organizmada aşırı miktarlarda bulunması, yukarıda sayılanların dışında büyük olasılıkla kötü huylu tümörlerin gelişmesine de zemin hazırlayabilir. Bu nedenle sigaranın bileşiminde bulunan selenyumun da kansere yol açtığı düşünülmektedir.